Sağlıklı bir çocuk istiyorsanız

Okul çağı çocuklarının ne yiyip ne içtiğini, aktivite düzeyini, arkadaşları ile ilişkilerini yakından takip etmeniz gerekiyor. Etrafınıza dikkatle bakarsanız, çocukların eskisinden daha kilolu olduklarını, eskisinden daha sık hastalandıklarını, daha hareketsiz ve mutsuz olduklarını siz de fark edebilirsiniz. Bu durumun birden çok sebebi var: Annelerin de çalışma hayatına dahil olmaları sonucu çocukların evde bakıcılara bırakılmaları, okullarda beden eğitimi derslerinin azalması, televizyon izleme ve elektronik oyunlarla veya bilgisayar başında geçirilen yalnız zamanlarının artması, anne babaların yoğun hayat telaşı içinde çocuklarına eskisinden daha az zaman ayırmaları ilk akla gelen sebeplerdir. Bunlara paketlenmiş şeker, un, yağ deposu yiyeceklerin, kolalı – şekerli içecekler, fastfood besinlerin daha çok tüketilmesini de eklemeniz gerekiyor. 

Son yıllarda porsiyonlar büyüdü, yiyeceklerin kalorileri arttı daha çok yağ ve şeker tüketen ve daha az hareket eden yeni bir nesil ile karşı karşıyayız.

ÇÖZÜM: DUYGUSAL DOYUM
Çözüm her şeyden önce ilgi, sevgi ve iyi bir aile içi eğitimden geçiyor. Çocuklara daha fazla zaman ayırmak, onlarla konuşmak, onları anlamak ve onları daha yakından izleyip onlarla ilgilenmek gerekiyor. Eğitimlerini sadece okula bırakmamak, beslenme ve zindelik yönünden onlara destek ve örnek olmak önem kazanıyor. Çocuğunuzun sağlığı için, geleceği için bunları ihmal etmeden yapmak zorundasınız. Onları daha sağlıklı, daha mutlu, daha keyifli, geleceklerini daha parlak yetişkinler olarak görmek istiyorsanız onlara daha çok zaman ayırmalısınız. Çocuklarınızın boyunu, kilosunu, arkadaş seçimlerini, yemesini-içmesini, aktivitesini, uykusunu yakından izlemelisiniz. Bu değişimlere ne kadar erken başlarsanız alacağınız sonucun etkili ve kalıcı olacağını unutmayın.

Bel ve karın yağlarınızı tartılarla değil mezura ile takip edin

Bel ve karında biriken yağlar sağlık için kalçada birikenlere oranla daha fazla tehdit oluşturuyor. Bel ve karın yağları arttıkça hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, şeker hastalığı, kanser, kalp krizi, inme riskleri artıyor. Kalçada biriken yağlar da sağlığı olumsuz yönde etkiliyor ama karın yağları kadar ciddi problemler oluşturduklarını söylemek yanlış olur.

Kalça ve bacaklarda biriken aşırı yağlar daha çok kalça ve diz eklemlerinde yüklenmeye bağlı artritlere, hareket güçlüklerine yol açıyor. Bel ve karında biriken yağların takibinde kilo ölçümleri yerine bel çevresi ölçümlerinin daha güvenli olduğu belirtiliyor.

Polip nedir

Sıklık açısından, akciğer ve meme kanserinden sonra üçüncü sırada yer alan kalın bağırsak kanserinin (kolon kanseri) "polip" adı verilen kitle ile başladığı görüşü yaygındır. Polip, kalın bağırsağın iç yüzeyini örten tabakayı oluşturan hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucunda oluşan, bağırsak boşluğuna doğru büyüyen oluşumlardır. Erişkinlerde yüzde 15-20 oranında rastlanan bu oluşumlar saplı ya da sapsız olabilir.

50 yaşın üzerindekilerde yüzde 40-50 sıklıkla görülen polipler en çok kalın bağırsağın son kısımlarında, sigmoid ve rektum denilen bölgelerde yer alır. Polip iyi huylu olabileceği gibi kalın bağırsak kanseri açısından bir tehdit de oluşturabilir. 40'in üzerindeki kişilerde her 10 yılda kalın bağırsak kanseri riski ikiye katlanır. Ailesinde veya kendisinde polip, ailesinde kalın bağırsak kanseri, kendisinde iltihabi bağırsak hastalığı (ülseratif kolit), geçmişinde diğer organlarını özellikle meme veya rahmini ilgilendiren kanser öyküsü olanlarda risk yüksektir.

Kanseri önlemenin birinci adımı erken tanıdır. Kalın bağırsak kanseri taraması açısından 50 yaşın üzerindeki kişilerin tümü herhangi bir yakınmaları olsun ya da olmasın yılda bir kez gaitada gizli kan tetkiki yaptırmalıdır. Endoskopik olarak (ışık kaynağı ve mercek sisteminden oluşan bir boru yardımıyla) bağırsakların iç kısmının incelenmesi 50 yaşını geçen her bireye önerilmektedir.

Egzersizin ne kadarı iyi

Egzersizden daha iyi yararlanabilmek için bizim önerimiz haftada en az 3-4 kez, 35-40 dakika süren bir program uygulamanızdır. Haftada iki kez ağırlık ve germe gibi kas güçlendirici egzersizlerin de programa ilave edilmesi daha iyi sonuç almanızı sağlayacaktır. Eğer bu kadar yoğun bir seviyeyi tutturamıyorsanız haftada 4-5 kez, günde ortalama 30 dakika orta düzeyde bir etkinlik yapmanız bile sağlığınızı olumlu yönde etkileyecektir.

Herhangi bir egzersiz programına karar verirken, mutlaka hoşlanarak yapabileceğiniz aktiviteleri seçmeye öncelik vermelisiniz. Eğer o zamana kadar hareketsiz bir yaşam tarzı sürdürdüyseniz, özellikle yaşınız 40'ın da üzerindeyse, kilo fazlalığı, şişmanlık ya da başka bir tıbbi sorununuz varsa egzersize başlamadan önce doktorunuzla görüşmelisiniz.

Fiziksel aktiviteleri; hafif, orta ve yoğun aktiviteler olarak gruplandırabiliriz. Yoğun aktivitelerden yüzmeyi, bisiklete binmeyi, tempolu yürüyüşü, koşuyu; orta düzeyde etkinliklerden asansöre binmek yerine merdivenleri kullanmayı, işe gidip gelirken belli bir süre yürümeyi, bahçede motorsuz bir çim biçme makinesiyle çim biçmeyi, evde ve bahçede çocuklarınızla hareketli oyunlar oynamanızı daha çok öneriyoruz.

Demir desteği almak gerekir mi

Demir eksikliğine bağlı kansızlık, kadınlarda sık görülen bir sağlık sorunudur. Periyodik dönemlerinde fazla miktarda kan kaybeden genç ve orta yaşlı kadınların, kanamayla kaybettikleri demiri yerine koyabilmek için, besin desteği olarak demir almaları gerekebilir. Demirin besin desteği olarak kullanımına sadece doktorunuz karar vermelidir.

Uzun süreli, gereksiz ve kontrolsüz demir desteği kullanımının bedeninizde demir birikimine yol açabileceğini, demir birikiminin demir eksikliğinden daha tehlikeli bir sorun olduğunu bilmelisiniz. Demir desteklerinden hangisini, ne dozda, ne kadar sürede kullanacağınıza da doktorunuz karar vermelidir.

Demir desteklerini açken, su veya meyve suyuyla kullanmanızı, birlikte kalsiyum desteği de alıyorsanız arada 2-3 saatlik bir süre bırakmanızı öneriyoruz. Baklagillerde ve tahıllarda (özellikle tahıl kepekleri) bulunan fitik asidin, çaydaki tanenler ile kahvedeki polifenollerin demirin emilimini azaltabileceğini hatırlatıyoruz. Tam tahıllar ve baklagillerdeki demirden daha çok yararlanmak istiyorsanız bu besinleri C vitamininden zengin meyve ve sebzeler veya meyve sularıyla birlikte tüketmelisiniz.

Baş ağrısının hormonlarla ilişkisi var mı?

Adet düzeninde ve gebelik sırasında en önemli düzenleyici olan östrojen ve progesteron hormonları beyinde baş ağrısı ile ilgili kimyasal süreçlerde de önemli rol oynarlar.

Östrojen seviyeleri beyindeki ağrı mesajlarını düzenleyen serotonin üzerinde etkilidir. Yüksek östrojen baş ağrılarını azaltabilir, eğer östrojen düşükse baş ağrıları artabilir.

Adet öncesinde östrojen seviyeleri düşünce ağrıya duyarlılık artar. Bu nedenle migren hastası olan kadınların yüzde 60'ında adet öncesi baş ağrıları artmaktadır.

Gebelik sırasında ise artan östrojen nedeniyle migren ağrılarının azaldığı gözlemlenmiştir. Doğumdan sonra ani östrojen düşüşü ise baş ağrısını tetikleyebilir.

Prof.Dr. Osman Müftüoğlu 

Kaynak: Hürriyet

Paylaş

Yorumlar